Sürücülerin genel olarak kent içi seyahatlere alışık olduğunu ve bedenin da buna nazaran gelişim gösterdiğini tabir eden İntepe, “Genelde hepimizin kent içindeki kalabalık trafikte araç kullanım vakti uzun yoldakine nazaran daha fazla. Biz daha çok kent içindeki trafiğe alışığız. Bedenimiz ve ergonomimiz de bu türlü gelişiyor. Bu sıcaklarda uzun yola çıktığımızda tempolu sürüş dediğimiz sürüşte ya da sürüş sırasında sürat limitlerine uyanlarda bir anda kan deveranı yavaşlar ve farkında olmadan şoförün uykusu gelir. En büyük problemlerden biri bu! Bu uyku sorunu mola vermemekten, aracın içindeki sıcaklığın ülkü bir ortamda olmamasından, ilaç alınması, sıhhat sorunu olması, alışık olmama ve deneyim olmaması üzere çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir.” dedi.
Gece seyahati hakikat karar mı
Sıcak yaz aylarında birçok şoför şehirlerarası kara yolu seyahati için gece saatlerini tercih ediyor. Havanın daha serin olduğu bu anlarda seyahat yapmak ise farklı sıkıntıları beraberinde getirebiliyor. İntepe, “Günümüz insan hayatının, çalışma kaidelerinin ve çağdaş insanın hakikaten baş yapısındaki kanılar, günlük hayatının sorunları, sıhhat ya da ekonomik sorunları bir ortada düşündüğümüzde gece az aldığınız bir uyku nitekim sizin gün içinde uykunuzu getirecek bir noktaya gelir. Yapabileceğiniz en tehlikeli işlerden birinden bahsediyoruz. Ne kadar âlâ bir otomobiliniz olsa da, ne kadar deneyimli bir şoför olasınız da insanların biyolojik bir saati var. Ben size şöyle bir örnek anlatayım; bayramdan önce bir kaza inceledim. Türkiye’deki bilinen bir şirketin müdürünün Hatay Dörtyol bölgesinde yaptığı kazasını inceledim. Erken yol gitmek, klimayı açmamak ve ekonomik olarak bütçesinden tasarruf etmek için sabaha karşı yola çıkan şoför, ‘araba sıcaklığı içerisinde ben kendimi yönetebilirim, çoluk çocuk da giderim. Biz zati bu bölgenin insanıyız, sıcağa da alışığız’ diyerek erkenden yola çıkıyor. Lakin sürüşe başladıktan yaklaşık 1 saat 10 dakika sonra, çok uzun bir vakitten bahsetmiyorum 100 km sonra sahiden uyuyor ve bir TIR dorsesinin altına giriyor. Otomobil pert, vefat edenler var, yaşayanlar var. Otomobildeki başka beşerler uyuduğunda, direksiyondaki kişi de ruhsal olarak beyin diyor ki; benim de uyumam lazım.” diyerek örnekleriyle anlattı.
İdeal mola zamanı
Uluslararası Yol ve Sürüş Güvenliği Uzmanı Mert İntepe, şoförlerin mola verme vaktine yönelik hesaplamayı da anlattı: “Dün akşam kaçta uyudunuz onu bulalım bir arada. 24.00’de uyudum. Sabah kaçta kalktım? 08.00’de kalktım. Bunun tam ortası 04.00. 24.00’de uyudum 08.00’de kalktım, tam orta noktayı buluyorsunuz; saat 04.00. Saat 04.00’e 12 ekliyorsunuz, öğlenden sonra saat 16.00 oluyor. Şu anda siz öğlenden sonra 16.00’yı bulduğunuzda kesinlikle bir yarım saat mola vermeniz gerekiyor. Ne iş yaparsanız mola verin lakin trafikte iseniz katiyen mola verin.”
İntepe, araç kullanıcılarının uzun seyahatlerde ne sıklıkla ve hangi durumlarda mola vermesi gerektiğine dair de değerli bilgiler verdi:
“‘Ben çabuk gideyim, otobanda gideyim, mola vermeyim ya da pandemiden ötürü orası kalabalık girmeyeyim, çoluk çocuk otomobilde ben sinirlemiyorum, geriliyorum. Bir an önce yerime ulaşayım.’ diyerek yola çıkanlar var. Bu kültür son derece sizi kazaya götüren bir gerginlik kültürü bir sefer, bundan kurtulmalısınız. Trafik ortamında gergin olduğunuzda katiyen mola vermelisiniz. Otomobildeki çocuklar sizi sinirlendirdiğinde mola vermelisiniz. Çok sorunlu bir telefon aldınız, bayram kutlaması yaptınız, iş yerinden bir telefon geldi ki biz direksiyonda otomobil kullanırken telefon kullanmayın diyoruz lakin tekrar de yapılan aramalar var bunu da kabul etmek lazım. O telefon sizin canınızı sıktıysa mola vermelisiniz. Zira insan beyni saniyede 5 tane algıya karşılık verebiliyor. Önde giden otomobil, geriden gelen otomobil, aracın içindeki olaylar, aynaya bakıyorsunuz, sinyal veriyorsunuz, şerit değiştiriyorsunuz, trafikteki riskleri görüyorsunuz… İnsan beyni 1 saniyede 5 adedine müsait. Siz trafik ortamında birden çok şeyi düşünüyor, konuşuyor, yapıyor, yazışıyor, e-posta atıyorsanız vücudunuz direksiyonda lakin başınız öbür yerde demektir.”
Terlikle araç kullanımı
Güvenli sürüş için şoförlerin ayaklarına giydikleri ayakkabı cinslerinin kıymeti biliniyor. Yaz aylarında sıcaklığın artması ile birtakım şoförler ise terlikle araç kullanıyor. Bu durum ise inançlı bir seyahat için risk teşkil ediyor. Bahisle ilgili Mert İntepe, şu ihtarda bulundu:
“Hem terliğin uç tarafı hem de topuk tarafı yere takılabilir, ayak terliğin içinde kayabilir, güzel fren yapamazsınız. Hakikaten bir fren yapma gereksiniminiz olduğunda kaliteli bir biçimde, güçlü bir halde fren pedalına basamazsınız. O yüzden terlikle kullanmayın lakin bazen çıplak yalın ayak da araç kullananlar var yaz devrinde bu ondan da tehlikeli.”
Yaz aylarında oluşan sıcak hava dışında kuvvetli güneş ışınları da inançlı sürüşü tehlikeye sokabiliyor. Güneşe gerçek gitmenin zorluklarını anlatan Mert İntepe şu ihtarlarda bulundu:
“Yazın otomobil kullanmak, güneşe gerçek gitmek sahiden tehlikelidir. Güneşe gerçek giderken şayet uykusuzsanız anında başınız düşer, gözleriniz kapanır. Öğlenden sonra güneş geriden vurduğunda size sol ve sağ aynadan ya da dikiz aynasından güneş çarpar tekrar gözünüz kamaşır yolu göremezsiniz. Azamî 200 km’de bir mola verin ya da 2 saatte bir 15-20 dakika mola verin. Mola verdiğimde solladığım bütün otomobiller beni geçiyor diye düşünmeyin. Siz kendi başınıza A noktasından B noktasına sevdiklerinizin yanınıza gidiyorsunuz ve geri dönmeniz lazım.”
