Dudaklardan taşan rujlar, akmış rimeller, örümcek ağından hallice topaklanmış kirpikler, ağlama krizinden çıkmışçasına şiş gözler… İlk bakışta özensizlik gibi görünse de özünde kıyasıya düşünülmüş sanatsal hamleler bunlar. Belli belirsiz dağınık görünümlerden büsbütün avangarda, geniş bir eksene sahip ugly beauty. Üstelik birkaç makyaj hilesinden çok öte bir fenomen. Geleneksel güzellik kalıplarına radikal, feminist, bilinçli bir başkaldırı; kadınları her daim bakımlı olma baskısından arındıran, erkeklerin beğenisi ve ilgisinden azat eden bir nevi özgürlük hareketi. “‘Çirkin’, çeşitli anlamlar yükleyebileceğiniz boş bir kelime” diye giriyor söze Londra’da yaşayan Eszter Magyar. The Unseen Beauty adlı güzellik platformunun makyaj artistine göre sosyal medyada “çirkin”, alışılagelmedik sözcüğüyle eşanlamlı kullanılıyor. “Benim içinse, alışılagelmedik olan öngörülebilir güzellikten çok daha çekici ve heyecan verici. Tam da bu yüzden güzellik bugünkü gibi demokratik bir olgu olmamalı; yani neyin güzel ve cool nitelendirildiğine çoğunluk karar vermemeli.”
Ugly beauty yeni sayılmaz; uzun zamandır bizi büyük yükselişine hazırlıyor. Bakınız, Julia Fox. Geçtiğimiz yılın ilk aylarında, moda haftası görünümleriyle popüler kültürde ün kazanan oyuncunun usta makyaj artisti Pat McGrath imzalı sert, simsiyah göz makyajı hafızalara kazınmıştı. Z jenerasyonunun ilgi odağına dönüştükten sonra ugly beauty trendine TikTok’ta da sürat veren Fox, akmış göz makyajı ve manikürsüz tırnaklarını gururla sergilediği videosunda şöyle diyordu: “Kaşlarımı, eski erkek arkadaşımın en itici bulduğu renge, sarıya boyadım. Şunu bilmelisiniz ki, artık yaşlanmak, çirkin olmak, vücut tipine uymayan kıyafetler giymek, kafanıza ne eserse onu giymek popüler.”
Trende yön veren bir celebrity daha var ki, önce kafasını ve kaşlarını kazıttı. Yetmedi; yüzünü, boynunu ve dekoltesini baştan aşağı altına buladı. Doja Cat’in Paris Moda Haftası’nda sergilediği metalik ten makyajı öyle güçlüydü ki, tüm dünyada manşetlere taşındı. Cesareti kitlelerce alkışlanan başarılı müzisyenin trollere cevabıysa netti: “Seksi veya çekici olmak değildi amacım. Her makyajımın bir hikayesi var. Hepsi birbirinden kuralsız. Bir kurala sadık kalacaksam eğer, onu koyacak kişi de siz değilsiniz.”
Kuralsızlığı esas alarak standartlara başkaldıran bu hareket, yalnızca kırmızı halıda değil podyumlarda da derinden hissedildi. Güzellik obsesyonumuzu afişe eden dev boyutlu protez dudaklarla akımı uç noktalara taşıyan Barragán’ın 2023 İlkbahar/Yaz defilesini hatırlayın. Ya da yüzlerin sahte piercing’lerle donatıldığı Givenchy 2023 Sonbahar/Kış podyumunu veya yüzü boydan boya saran dövmelerin hakimiyetindeki Valentino 2023 İlkbahar/Yaz şovunu. Maisie Wilen’deki görünümlerden Collina Strada’daki dipleri mora boyanmış, yapıştırılmış saçlara her yerde etkili trendi rakamlar da doğruluyor. Moda arama motoru Tagwalk’a göre, podyumlarda aykırılık ve bireysellikle özdeşleştirilen ugly beauty’nin bir diğer yansıması ağartılmış kaşlar, yüzde 98 oranında artış gösterdi. Bu asi ve sarsıcı tavır, koleksiyonlarda da etkiliydi. Buruşuk kumaşlardan çiziklerle dekore edilen deri dokulara kasıtlı bir özensizlik ön plandaydı. Michaela Stark ve Karoline Vitto gibileriyse, bilakis kadının gizlemeye çalıştığı kiloları vurgulayan tasarımları odağa aldı.
Peki, neden şimdi? Ugly beauty erkeklerin ilgisini reddettiğimizi, buna ihtiyaç duymadığımızı göstermek için mi var? Ya da clean beauty gibilerine, mükemmel görünümlere doyduk, bunlardan bıktık mı sahiden? Bir başka deyişle, kendimizi ifade etme arzusuyla gelişen bir aykırılık, bir özgünlük arayışı mı bu? “Güzellik sektörünün popüler olmasıyla, bir zamanlar bireyselliğimizi ifade eden ritüellerin artık sıradanlaştığını hissediyoruz” diyor New York merkezli makyaj artisti Julian Stoller. “Bence bu durum pek çok insanı özdeşleşebilecekleri, kendilerini ait hissedebilecekleri niş topluluk ve alt kültür arayışına itti.” Ugly beauty’nin bir trende dönüşmesine üzülenler de var. “Mesleğimi icra ederken güzellik normlarına karşı durmamın sebebi, trendler üzerinden gündemde kalmak değil” diyor Eszter Magyar. “Aksine, geleneksel standartların ciddi anlamda toksik ve zararlı olduğuna inanıyorum. Tam da bu yüzden, aykırılık gelip geçici bir trendden öteye geçmeli.”
Akıllardaki bir diğer soru şu: Celebrity’lerle yükselen ugly beauty gündelik hayata, kitlelere uyarlanabilir mi? Aramızda uykudan kalkmış gibi darmadağın saç ve akmış bir makyajla işe gidebilecek birileri var mı sahiden? Ya da bir davete yanaklara kadar bulaşmış bir rujla katılabilecekler? Kendini kasıtlı çirkinleştirebilecekler? Sanatsal bir biçimde çirkin ve aykırı olmak bir tercih gibi görünse de, bunu gerçek hayatta kimlerin yapabileceğine dair kuşkular var. Üstelik, FKA Twigs’den Jazzelle Zanaughtti ve daha nicesine çirkin güzelliğin birçok ünlü destekçisi de geleneksel anlamda çekici. Dolayısıyla, sosyal medyanın geniş erişimine rağmen, trendi resmeden en çılgın görünümlerin defileler, kırmızı halılar ve Grammy ödül törenleriyle kısıtlı kalması mümkün.
Aykırı olsa da hâlâ bir çeşit güzellik için çabaladığımız da yadsınamaz bir gerçek. Ugly beauty’yi en yalın hâliyle hayata geçirmek, clean girl estetiğine bir tepki minvalinde değerlendirmek gerek belki de. Devrim olmasa da en azından güzelliği yeniden tanımlamak güzel değil mi sizce de? Mükemmellikle aramıza mesafe koyması; sabahın altısında yapılan meditasyonlara, yeşil smoothie’lere, on adımlı cilt bakım ritüellerine başkaldırması yetmez mi?
GUZELLIK