Billie Eilish, kendisi de dahil olmak üzere herkesin çok yönlü olduğuna inanıyor: “Hayatımın çoğunu çok maskülen ve erkeksi görünmeye çalışarak geçirdim. Son birkaç yıldır ‘Çocukluğumdan beri bana ne olmak istiyorsam onu olmam için imkan verildi. Erkeksi bir kız olduğumu sürekli kanıtlamam gerekmiyor. Ki ben böyleyeyim ancak bir yandan da feminen, seksi ve tatlıyım. Aslında saydıklarımın da hiçbiri değilim. Sadece kendimim.”
Buna dair bir örnek vermek gerekirse; profesyonel hayatında Eilish, Grammy Ödüllü bir pop yıldızı olmasının yanı sıra aynı zamanda kendisi bir parfümör. İlk kez 2021 yılında kendi parfümünü piyasaya çıkaran genç sanatçı bu konuya dair “Kendi adımı taşıyan bir parfüme sahip olacağımdan bana bahsettiklerinde tepkim şu şekilde olmuştu: Hadi canım! Bunu yapabilir miyim? Ne yani gerçekten mi?” açıklamasını yapıyor ve ekliyor: “Tam bir parfüm tutkunuyum. Güzel kokan her şeyi severim. Bu dünyanın bir parçası olmak beni çok heyecanlandırmıştı.” Islak ve odunsu içeriği ve gri şişe tasarımıyla Eilish No.2 parfüm dünyasındaki varlığını genişletiyor.
“İkinci parfümü çıkarmaya karar verdiğimizde bu parfümün yeni yağmur yağmış sokaklarda dolaşırken aldığım kokuya sahip olmasını istedim. Bana çocukluğumu hatırladım. Sonuç olarak odunsu notaları daha ıslak bir dokunuşla ele aldık” diyor ve sözlerine “Eilish 2 bana her zaman karamsar bir sonbahar gününü hatırlatıyor. Bu nedenle turuncu ya da ona benzer bir renge sahip olması doğru değildi.” cümleleriyle devam ediyor. Parfüm şişesinin tasarımı kadar o şişeye hayat veren renklerin de önemli olduğuna inanan Eilish, “Hazırlık sürecinde elime bana ait olmayan bir numune şişesinde kokuyu denettirdiklerinde kendimi o kokuyla hiç özdeştiremiyordum. Bir parfüm sadece kokudan değil tasarımıyla bir bütünden oluşuyor.” açıklamasını yapıyor ve ekliyor: “Bugüne kadar satın aldığım tüm parfümlerin kokusu kadar şişe tasarımı da hep dikkat çekiciydi.”
Bu düşünceler size biraz alakasız görünebilir, ancak değil. Eilish 13 yaşından beri gözler önünde yaşayan oldukça yaratıcı ve yoğun bir sanatçı. Üstelik kendi dünya görüşünü, zevklerini ve yeteneğini gözler önüne sermenin yanı sıra yeni şeyler denemekten, hatalarını ve başarılı kabul ederek yoluna devam etmekten hiçbir zaman vazgeçemeyen biri. Her zaman kendi pusulasına güvenerek bugünlere geldi.
Bu yılki Met Gala’da Simone Rocha imzalı gotik transparan bir elbise, örgülerle süslenmiş atkuyruğu ve çarpıcı bir göz makyajıyla boy gösteren Billie Eillish davet biter bitmez otele dönüp hemen onları üstünden çıkardığını itiraf ediyor: “Dökümlü North Face pantolonum, fermuarlı ceketim, ters taktığım şapkam ve Jordon spor ayakkabılarımla kendimi her zaman daha rahat ve güçlü hissediyorum. Ama yine de insanlar çelişkilerle doludur: “Makyaj yaptığımda da kendimi konforlu hissetmeye ve hiper-feminenliğin getirdiği gücü kucaklamaya çalışıyorum. Günlük hayatımda genellikle az makyaj yaparım ama bir yandan da abartılı makyaj yaparak kendilerini öne çıkaran kadınlara da hayranlıkla bakıyorum.”
Korku, Eilish hayranlarının onunla bütünleştirmediği bir duydu. Çünkü o her zaman olduğu gibi görünmekten çekinmeyen ve vurdum duymaz bir karaktere sahipti. Ancak sosyal medyada sürekli eleştiriliyor olması onu da tabi ki bazen olumsuz yönde etkiliyor: “Doğrusunu söylemek gerekirse hiç kimse benim bedenim hakkında bir şey söyleyemez. Düşünüyorum da ben 11 yaşımdayken sosyal medya benim hakkımda şu an yaptıkları gibi konuşsaydı bugün var olduğum noktaya gelemezdim. Eskiden olduğundan daha çok kendimi seviyorum. Onların nasıl hissettiğindense kendi hissettiklerimle daha çok ilgileniyorum. Ama söylediklerim size tutarsız gelebilir çünkü hala duygularım inciniyor.”
“Duş almayı seviyorum. Telefonda sürekli oyun oynayarak kendimi daha iyi hissediyorum.” Uslanmaz bir Rihanna hayranı olan genç sanatçı ailesiyle ve köpekleriyle vakit geçirmeyi de çok sevdiğini belirtiyor: “Köpekler, kocaman köpekler. Onların etrafında olduğumda rahatlıyorum. Ama bazen zaman bulmak zor oluyor. Kendime zaman ayırmaya özen gösteriyorum. Hayat işte…”