dı yanıltıcı olsa da düşündüğünüz üzere bir sebze değil denizpatlıcanı. Namı diğer denizhıyarı, yumuşak sürüngen gövdesiyle hantal bir tırtıl, dikenli derisiyle salatalık minvalinde bir deniz omurgasızı aslında. Çin, Japonya ve Doğu Asya’nın kıyı ülkelerinde sofraları süsleyen, çiğ ve salamura dahil farklı şekillerde tüketilen bu pahalı egzotik lezzet, faydaları kanıtlanmış etkileyici bir besin profiline sahip. Öyle ki 2017’de yayımlanan Cosmeceuticals Properties of Sea Cucumbers: Prospects and Trends adlı araştırmaya göre denizhıyarı özleri, A, B1, B2 ve B3 vitaminlerinin yanı sıra kalsiyum, magnezyum, demir, çinko, selenyum, bakır ve manganez gibi birçok mineral ve mikro elementlerden oluşuyor; vücutta ultra güçlü bir antioksidan işlevi görüyor. Daha mühim tespitler de var. Zira, denizhıyarının biyoaktif bileşenleri şu günlerde kanser araştırmacılarının da markajında. Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Tıp Kütüphanesi’nde yayımlanan Mechanisms Of Cancer Cell Killing By Sea Cucumber-Derived Compounds adlı araştırma, örneğin, sonuçlarını şöyle özetliyor: “Denizhıyarı in vitro çalışmalarda, fare ve insan çalışmalarında gösterildiği gibi birkaç farklı insan tümör hücresi türünün büyümesini engelleme potansiyeline sahip birçok deniz türevi ajan barındırıyor. Denizhıyarlarından elde edilen çeşitli ikincil metabolitler, sitotoksik aktivite, apoptoz indüksiyonu, hücre döngüsü durması, tümör büyümesinin azaltılması, tümör hücrelerinin invazyonu ve metastazının baskılanmasının yanı sıra ilaç direncinin azaltılması da dahil olmak üzere birçok mekanizma yoluyla anti-kanser özellikler gösteriyor.”
Denizhıyarının Çince’de hai shen, yani kelimenin tam anlamıyla ‘denizlerin ginsengi’ anlamına gelmesi pek şaşırtıcı olmasa gerek. Zira, toplam proteinlerin yüzde 70’ine tekabül eden bir kolajen kaynağı olan jelatinimsi vücut duvarı sayesinde geleneksel Çin tıbbında sıkça kullanılan, besin veya takviye olarak tüketildiğinde uzun vadede cildin elastikiyetini artırdığına, topikal uygulamalarda yaraları iyileştirdiğine inanılan bir hayvan bu. Haliyle, kozmetik sektörünün, biyoteknoloji şirketlerinin ve cilt bakım dünyasının da radarına girmiş durumda. Görüntüsü pek estetik olmayan denizhıyarından elde edilen kolajeni yüzünüze sürme fikri kulağınıza pek çekici gelmediyse, dünyanın farklı oşinografi araştırma merkezlerinin iştirak ettiği bir bilimsel çalışmanın sonuçlarını dikkate alın: “Emilimi kolay vitamin ve mineral zengini denizhıyarı ekstresi hasarlı cilt hücrelerinin yenilenmesini sağlayabilir; cildi temizleyebilir, tonlandırabilir ve nemlendirebilir. Klinik uygulamada yara iyileşmesi için yeni ve etkili bir alternatif tedavi sağlayabilir.” İçeriğin gün geçtikçe popülerleşmesinin ardındaki itici unsur da bu aslında; akne, iltihaplanma, yara izi ve koyu lekelerin görünümünü azaltan anti-mikrobiyal, anti-fungal, anti-enflamatuar, anti-parazitik özelliklere sahip olması. Amino asit bileşenleriyle cildi derinlemesine nemlendiren kolajen kaynağı, tahriş ve kızarıklıkları önlemekte, özellikle de egzama veya akne eğilimli ciltleri yenilemekte başarılı.
Henüz güzellik dünyasında salyangoz müsini kadar yaygın olmasa da önümüzdeki aylarda denizhıyarı kolajenini kahraman içerik olarak türlü ürünlerin başrolünde görmemiz olası. Beklemek istemeyenler, Avustralya menşeli Bescher’e göz atabilir. Denizhıyarını tüm formüllerinin merkezine alan, içeriğe odaklanan bilimsel araştırmalardan ilhamla kurulan kozmetik marka, müdavimlerinin paylaştığı öncesi-sonrası fotoğraflarıyla ünlü; özellikle akne ve yara izlerinden mustarip ciltlerde sonuç odaklı bir deneyim vaat ediyor.
Güzellik
Denizpatlıcanı
kolajen